Umulan Canavar uydurması (Hopeful Monster Theory)

“Umulan Canavar Teorisi” (Hopeful Monster Theory) bir gün bir sürüngenin bir yumurta bıraktığını ve tesadüfen içinden kahverengi tüylü bir yaratık çıktığını iddia etmektedir. Evrimcilere göre bu memeli büyüdüğünde de, tesadüfen diğer bir sürüngen yumurtasından aniden çıkan bir eş bularak yeni bir hayvan türü ortaya çıkmıştı. Sağduyu sahibi bilim adamlarının buna tepkisi ise “Bu bir bilim masalı mı, Yunan miti mi yoksa Anderson’un peri masalı mı?” şeklinde oldu. Ancak her nasılsa bir çok bilim adamı tarafından halen evrimsel probleme bir çözüm olduğuna inanılmaktadır. Aslında bu tam anlamıyla bir çaresizliktir. Evrimcilerin ünlü isimlerinden Gould da bir makalesinde bu problemi açıp genişleterek “umulan canavarlar”ın muhtemel tek cevap olduğunu söylemektedir, sonra da bu masala şöyle bir eklemeyle yeni bir boyut kazandırmıştır: “tamamen farklı yaratıklardan aniden doğmuş, bütünüyle yeni türler. Bir gün bir kertenkele bir yumurta bıraktı ve içinden bir kunduz çıktı.”264 Görüldüğü gibi evrimcilere göre her canlı yumurtadan kusursuz, bambaşka bir hayvan olarak çıkabilirdi.(!)

Farklı canlı gruplarının fosil kayıtlarında aniden ortaya çıkması,265 canlı türlerinin arkalarında bir evrim süreci olmadan var olduklarını göstermekteydi. Bu durum doğal olarak evrimciler arasında çok büyük bir sıkıntı yarattı.

Bunun üzerine 1930’larda Avrupalı paleontolog Otto Schindewolf tarafından ortaya atılmış olan “Hopeful Monster” (Umulan Canavar) teorisi ile, canlıların neo-Darwinizm’in öne sürdüğü gibi küçük mutasyonların zamanla birikmesi sonucuyla değil, ani ve dev mutasyonlarla evrimleştiklerini öne sürüldü. (bkz. Makro mutasyon kandırmacası) Schindewolf teorisine örnek verirken tarihteki ilk kuşun, bir “grossmutasyon”la, yani genetik yapıda tesadüfen meydana gelen dev bir değişiklikle bir sürüngen yumurtasından çıktığını iddia etmişti.266

Aynı teoriye göre, bazı kara hayvanları geçirdikleri ani ve kapsamlı bir değişiklikle birdenbire dev balinalara dönüşmüş olabilirlerdi. Schindewolf’un bu fantastik teorisi, 1940’lı yıllarda Berkeley Üniversitesi’nden genetikçi Richard Goldschmidt tarafından benimsendi ve savunuldu. Ama teori o kadar tutarsızdı ki, kısa zamanda terk edildi.

Harvard Üniversitesi paleontologları Stephen Jay Gould ve Niles Eldredge, fosil kayıtlarında hiçbir “ara form” olmamasından ötürü, durumu açıklamak için “umulan canavarlar”a yeniden el atmak zorunda kaldılar. Gould’un, “Return of the Hopeful Monsters” (Umulan Canavarların Geri Dönüşü) adlı ünlü makalesi, bu zorunlu geri dönüşün bir ifadesiydi.267

Gould ve Eldredge, Schindewolf’un fantastik teorisini aynen tekrarlamasalar da teoriye “bilimsel” bir kimlik kazandırabilmek için, söz konusu “ani evrimsel sıçrayış”lara bir tür mekanizma geliştirmeye çalıştılar. (bkz. Sıçramalı evrim hikayesi) Gould ve Eldredge’in teorisi ilerleyen yıllarda diğer bazı paleontologlar tarafından da benimsendi ve detaylandırıldı. Oysa sıçramalı evrim teorisi, neo-Darwinist evrim teorisinden bile daha büyük çelişki ve tutarsızlıklara dayanıyordu.

264. “Evolution’s Erratic Pace”, Stephen Gould, Mayıs 1977, Natural History, cilt 86, ss. 12-16.
265. “Evolution’s Erratic Pace”, Stephen Gould, Mayıs 1977, Natural History, cilt 86, ss. 12-16.
266. Stephen M. Stanley, Macroevolution: Pattern and Process, W. H. Freeman and Co., San Francisco, 1979, ss. 35, 159.
267. S. J. Gould, “Return of the Hopeful Monster”, The Panda’s Thumb, W. W. Norton Co., New York, 1980, ss. 186-193.

http://harunyahya.org/tr/Evrim-Sozlugu/16148/Umulan-Canavar-uydurmasi-(Hopeful-Monster-Theory)