Bakterilerin kökeni

Bilinen en eski fosiller, yaklaşık 3.5 milyar yıl önce yaşamış olan bakterilerdir. Bu nedenle evrimciler, cansız maddelerin ilk olarak tek hücreli bakterileri meydana getirdiklerini iddia ederler. İddialarının devamında ise ilk bakterilerin zaman içinde, yavaş yavaş çok hücreli canlılara dönüştüklerini, bu canlıların da günümüzdeki son derece kompleks bitki ve hayvanların ataları olduklarını öne sürerler. Ancak bu iddialarının bilimsel hiçbir delili olmadığı gibi, evrimciler cansız maddelerin nasıl olup da bakterileri oluşturduğunu açıklayamamaktadırlar.


Bakteriler çok küçük ve tek hücreli olmalarına rağmen, oldukça kompleks bir yapıya sahiptirler.
Bakteriler, birçok bilim adamı tarafından yakın zamana kadar basit canlılar olarak bilinmekteydi. Ancak yapılan detaylı araştırmalar, bu canlıların çok küçük ve tek hücreli olmalarına rağmen oldukça kompleks bir yapıya sahip olduklarını gösterdi.
Hemen hemen bütün bakteri türleri koruyucu bir katman olan hücre duvarı ile çevrilidir. Hücre duvarı bakteriye şeklini verir ve bakterinin çok farklı ortamlarda yaşayabilmesini sağlar. Bazı tür bakterilerde kapsül adı verilen ve hücre duvarını dıştan saran ince bir katman da bulunmaktadır. Tüm bakterilerin hücre duvarlarının içinde, elastik yapıdaki hücre zarı vardır. Küçük yiyecek molekülleri bu zarın üzerindeki gözeneklerden hücrenin içine girer, ancak büyük moleküller buradan geçemezler.
Zarın içinde yumuşak, jöle benzeri bir yapısı olan sitoplazma bulunur. Sitoplazmada, “enzim” adı verilen proteinler bulunur. Enzimler yiyecekleri parçalayarak hücre için gerekli hammaddeyi sağlarlar.
Diğer tüm canlı hücreleri gibi bakteri hücreleri de DNA içerir. DNA, bir hücrenin büyümesini, üremesini ve diğer aktivitelerinin tamamını kontrol eder. Bakteri hücresinde DNA sitoplazmada serbestçe dolaşır. Prokaryotlar, yani çekirdeksiz hücreler dışındaki tüm canlı hücrelerinde DNA, sitoplazmadan bir zarla ayrılan çekirdeğin içinde bulunur.
Ayrıca, bu küçük hücrelerin içerisinde yeryüzünde yaşamın sürekliliğini sağlayan çok önemli biyokimyasal olaylar gerçekleşir. Bakteriler, yeryüzündeki doğal ekolojik sistemin işleyişinde çok önemli görevleri yerine getirirler. Örneğin bazı bakteri türleri, ölü bitki ve hayvan kalıntılarını parçalayarak, bunları canlı organizmalar tarafından tekrar kullanılmak üzere temel kimyasal maddelere dönüştürürler. Bazıları toprağın verimliliğini artırırlar. Bunlardan başka; sütü peynire dönüştürmek, zararlı bakterilere karşı antibiyotik üretmek, vitamin sentezi yapmak gibi çok önemli görevleri de yerine getirirler.
Bunlar, bakterilerin yerine getirdikleri sayısız görevden sadece birkaç tanesidir. Bütün bunları yapan bakterilerin genetik yapıları derinlemesine incelendiğinde hiç de basit olmadıkları görülür.
Bir bakterinin DNA’sı bile oldukça komplekstir. Hepsi çok kesin ve anlamlı bir dizilimle sıralanmış olan en az 3 milyon birim içermektedir.49
Bakteri, sahip olduğu yüzlerce değişik özelliğin yanı sıra üstün yaratılışı sergileyen bir DNA’ya sahpitir. Bilinen en küçük bakteri olan theta-x-174’ün DNA’sında 5375 nükleotid bulunmaktadır. (Nükleotidler, canlılarda kalıtsal özelliklerin tümünü denetleyen nükleik asitlerin yapı taşlarıdır.) Normal boyutlardaki bir bakteride ise nükleotid sayısı 3 milyon kadardır.50 1900’lü yılların başından beri, üzerinde çeşitli çalışma ve araştırmalar yapılan bağırsak bakterisi Escherichia coli’nin ise tek bir kromozomunda 5.000 gen bulunmaktadır. (Genler bir organa veya bir proteine ait olan DNA üzerindeki parçaların oluşturduğu özel bölümlerdir.)

ABD Batı Ontario’da bulunan 1.9 milyon yıllık bakteri fosilleri. Bu fosiller bugün yaşayan bakterilerle aynı yapıdadırlar.
Her bir bakterinin DNA’sında kodlanmış bu bilgiler, bakterinin yaşaması için gereklidir ve bu bilgilerdeki herhangi bir değişiklik, bakterinintüm çalışma sistemini bozacak kadar önemlidir. 2-3 mikron büyüklüğündeki bu hücrenin içinde bilgi taşıyan bu sarmalın uzunluğu ise 1.400 mikrondur.51 (1 mikron, 0.001 mm.dir) Özel bir dizayn ile bu müthiş bilgi zinciri, kendisinden binlerce kat küçük bir organizmanın içine sığdırılmıştır.
Görüldüğü gibi bakterilerin gen şifrelerinde en ufak bir aksaklığın olması ya da çalışma sistemlerinin bozu lması, bakterilerin yaşayamamaları ve nesillerini devam ettirememeleri anlamına gelir. Bunun sonucunda da ekolojik denge zincirinin çok kritik bir halkası kopmuş ve canlılar alemindeki bütün dengeler alt üst olmuş olur. Bu kompleks özellikler göz önüne alındığında, evrim teorisinin iddia ettiği gibi, bakterilerin ilkel hücreler olmadıkları anlaşılmaktadır.
Dahası evrimcilerin iddiasındaki gibi, bakterilerin evrimleşerek bitki ve hayvan hücrelerine (ökaryotik hücrelere) dönüşmesi de her türlü biyoloji, fizik ve kimya kuralına aykırı bir olaydır. Evrim teorisinin savunucuları bu imkansızlığı açıkça bilmelerine rağmen, bu tutarsız iddiayı savunmaktan vazgeçmezler. Örneğin, ünlü evrimcilerden Prof. Ali Demirsoy, ilkel olduğu iddia edilen bakteri hücrelerinin ökaryotik hücrelere dönüşemeyeceğini şu sözleriyle itiraf eder:
Evrimde açıklanması en zor olan kademelerden biri de, bu ilkel canlılardan nasıl olup da organelli ve karmaşık hücrelerin meydana geldiğini bilimsel olarak açıklamaktır. Esasında bu iki form arasında gerçek bir geçiş formu da bulunamamıştır. Bir hücreliler ve çok hücreliler bu karmaşık yapıyı tümüyle taşırlar, herhangi bir şekilde daha basit yapılı organelleri olan ya da bunlardan birinin daha ilkel olduğu bir gruba veya canlıya rastlanmamıştır. Yani taşınan organeller her haliyle gelişmiştir. Basit ve ilkel formları yoktur.52
49 http://intelligentdesign.org/odds/odds.htm
50 http://www.pathlights.com/ce_encyclopedia/08dna02.htm
51 http://www.bact.wisc.edu/microtextbook/bacterialstructure/DNA.html
52 Prof. Dr. Ali Demirsoy, Kalıtım ve Evrim, Ankara, Meteksan Yayınları, s.79

http://harunyahya.org/tr/Evrim-Sozlugu/15770/Bakterilerin-kokeni