Darwınistlerin utanç duydukları ikinci bir Ardi vakası: Australopithecus Sediba
Geçtiğimiz günlerde Darwinist yayınlarda birdenbire manşet konusu haline gelen hayali bir ara geçiş fosilinden bahsetmiştik. Hatırlanacağı gibi dünya çapında Darwinist yayınların tümü, henüz canlının ne olduğu açıklanmamış, bulunan parçaları kamuoyuna gösterilmemiş, detayları hakkında hiçbir bilgi verilmemiş bir fosili oldukça detaylı şekilde resmedip yayınlamışlardı. Muhtemelen fosili ortaya çıkarmadan önce yapılacak bir propagandanın heyecan yaratacağını, merak uyandıracağını veya daha inandırıcı olacağını düşünüyorlardı. O zaman bu sahte iddialara verdiğimiz cevapta, söz konusu iddianın açık bir spekülasyon olduğunu, bulgular hakkındaki detaylar açıklandığında, bu açıklamalara karşı da detaylı bir cevabımız olacağını belirtmiştik. (Buradan okuyabilirsiniz: Australopithecus sediba hakkındaki iddialara cevaplar) Yapılan kapsamlı spekülasyon sonrasında Science dergisinde yayınlanan fosil hakkındaki açıklamaları ve bu konudaki Darwinist iddiaların geçersizliğini aşağıda bulabilirsiniz.
Bu açıklamaları yapmadan önce Darwinizm hakkındaki asıl önemli gerçeği, yani Darwinistlerin tek bir proteinin nasıl oluştuğunu bile açıklayamadıkları gerçeğini tekrar hatırlatmak gerekir. Darwinistlerin TV programlarına çıkıp, gazetelere demeçler verip bir kemik parçası üzerinde spekülasyon yaptıkları her an, öncelikle tek bir protein karşısında açıklamasız kaldıkları hatırlanmalıdır. Daha hayatın başlangıcına bir açıklama yapamadıkları kesin olarak unutulmamalıdır. Daha önce de belirttiğimiz gibi bir proteinin oluşması için başka bir proteinin varlığının şart olması, evrim adına yapılan her spekülasyonun sahte olduğunun en büyük delilidir. Evrim henüz hayatın başlangıcında, yaşamın temeli olan en küçük yapı karşısında yerle bir olup yok olmuştur.
Darwinist iddiaların tamamı sahtedir. Bu gerçek, bilimsel delillerle çalışmalarımızda detaylı açıklanmıştır. Yapılan spekülasyonların geçersizliğini bir kere daha göstermek adına bu cevap yazılmaktadır. Fakat asıl olarak Darwinizm tek bir protein karşısında bitmiştir. Sahte Darwinist iddialarla karşı karşıya kalındığında mutlaka öncelikli olarak bu gerçek akılda tutulmalıdır.
Tek Bir Proteini Açıklayamayan Darwinistlerin Australopithecus Sediba Aldatmacaları
Güney Afrika’da Malapa mağarasında 2008 yılında bulunan fosil, iki canlıya ait parçalardan oluşuyordu. Darwinistler bulunan parçaların “tam bir iskelet” oluşturduğunu iddia ettiler. Ne var ki bu fosiller aslında tek bir kafatasından ve iki canlıya ait birkaç tane kemikten ibaretti. Daha açık bir deyişle ortada Darwinistlerin iddia ettiği gibi tam bir iskelet yoktu. Fakat elbette daha önce tek bir serçe parmak fosilinden hayali bir canlının sosyal ortamda kapsamlı rekonstrüksiyonunu yapmaktan çekinmeyen Darwinistler için bulunan kemik miktarı, üzerinde bolca spekülasyon yapmaya yetecek miktardaydı.
Henüz tek bir proteini açıklayamayan Darwinistler, bu yeni fosillerin hayali “atamız” olduğunu iddia ettiler. Ancak bir metreye ulaşan boyları, 420-450 cc büyüklüğündeki beyin hacimleri (insanın 1200-1600 cc’lik beyin hacmine göre bu oran oldukça küçüktür), ağaçlara tırmanmalarını sağlayacak orangutanlarınkinden farksız uzun kolları, kısa bacakları kısaca tüm özellikleriyle tam anlamıyla birer maymun türü oldukları anlaşılan bu iki canlı fosili, bütün bu delillere rağmen her nedense Darwinistler tarafından “dik yürüyen canlılar” olarak ilan edildiler.
Hemen her soyu tükenmiş maymun türü için evrimcilerin ortaya attıkları bu meşhur dik yürüme iddiasının elbette ki bu defa da hiçbir dayanağı yoktur. Konu hakkında tek bir delil bile sunulmamıştır. Fosiller yalnızca bu canlıların birer maymun türü olduğunu ortaya koymaktadır. Yapılmak istenen şey, tıpkı Ardi aldatmacasında olduğu gibi, mükemmel bir şempanzeyi dik yürüyor göstererek insanın sahte evrimine sahte bir ara form oluşturabilmektir. Fakat tıpkı Ardi’de olduğu gibi bu iddia da tamamen delilsizdir, kesin olarak uydurmadır. Dahası yine tıpkı Ardi yaygarasında olduğu gibi Darwinistlerin çoğu bu yaygaradan duydukları utancı açıkça dile getirmektedirler.
Homo habilis Aldatmacasını Her Fırsatta Kullanan Darwinistler
Daha henüz tek bir proteinin bile oluşumunu açıklayamayan Darwinistlerin ünlü bir Homo habilis iddiaları vardır. Darwinistler, genellikle soyu tükenmiş maymun fosillerini alır ve bunları bir anda Homo habilis ilan ederler. Fosille ilgili her şey onun bir maymun türünden başka bir şey olmadığını açıkça gösterirken Darwinistler, ellerinde hazır soyu tükenmiş bir fosil varken bunu kendilerince en iyi şekilde kullanmaya ve spekülasyonlarının bir parçası haline getirmeye çalışırlar. Bunun için de en ikna edici olan yol, “kolları bacakları, kafatası hacmi, büyüklüğü, uzunluğu vs., kısacası fosillerin gösterdiği tüm özellikler onun maymun olduğunu gösteriyor ama bu canlı muhtemelen dik yürüyordu” demektir. İşte bu yolla soyu tükenmiş her maymun fosilinin dik yürüdüğü “farzedilir” ve fosil, Darwinistler tarafından bir anda “Homo habilis”, yani hayali “maymun atamız” haline getirilir.
Neyse ki bu aldatmaca çok önce deşifre edilmiştir ve Darwinistler bu aldatmacaya insanların büyük bir çoğunluğunu artık ikna edememektedirler. Nitekim Darwinistlerin üzerinde spekülasyon yaptıkları maymun fosilleri, her defasında Darwinistlerin kurguladıkları sahte evrim hikayesini ve bunun üzerine yapılan sahte tarihlemeyi tamamen altüst ettiğinden, daima Darwinistler açısından büyük bir sorun teşkil etmiş, sürekli aralarında anlaşmazlık çıkmıştır. Bu konuda Darwinistlerin, Homo habilis türünün bir maymun olarak değerlendirilmesi gerektiğine dair Associated Press internet sitesinde çıkan açıklamalarını da unutmamak gerekir. [1]
Söz konusu fosilde de aynı durum söz konusudur. Darwinistler, 1.95 milyon ila 1.78 milyon yıllık olduğunu tahmin ettikleri bu fosilleri tarihleri itibariyle bir türlü kendi kurguladıkları hikayelerinde bir yere yerleştirememektedirler. Zaten bu sebeple sürekli hikaye değiştirmektedirler. Oysa ellerindeki bu kemik parçaları, gerçekte soyu tükenmiş bir maymun türüne aittir. Darwinistler asıl şundan endişelenmelidirler: Şu anda ellerindeki fosiller mükemmel canlılara aittir. Bu mükemmellik Darwinizm’in en büyük çöküş sebeplerinden birisidir. Şimdiye kadar ele geçirilmiş 300 milyon fosilin tamamı mükemmel yapıdaki, kusursuz anatomideki, olağanüstü simetriye sahip canlılardan oluşmaktadır. Demek ki canlılar mutasyonla evrimleşen, birbirinden türeyen, rastgele gelişip rastgele değişen, tesadüfen evrimleşen canlılar değildirler. Fosil kayıtları 150 yıldır Darwinistlere bu gerçeği haber verir. Darwinistlerin, evrim teorisini ortadan kaldıran bu mükemmel fosilleri evrime delil olarak sunmaya çalışmaları olağanüstü derecede şaşırtıcı ve onlar açısından utanç vericidir.
Yeni Autrolapithecus Sediba yaygarası Darwinist bilim adamlarını bile utandırıyor
Eskiden Darwinist yayınlarda “kayıp halka bulundu”, “atamız mikropmuş” gibi haberler çıktığında, Darwinist yayınların bu propagandası amacına ulaşır, hedeflenen aldatıcı mesaj okuyuculara rahatlıkla ulaştırılabilirdi. O zamanlar Darwinistlerin bilimi kullanarak insanları aldattıkları, açıkça yalan söyledikleri, yazılan bu hikayelerin tamamen gerçek dışı olduğu bilinmiyordu. Evrim bir gerçek sanılıyor, okullarda, üniversitelerde ve iş yerlerindeki organize dayatma sebebiyle aldatmacanın gerçek yüzü hiçbir zaman anlaşılamıyordu.
Fakat şimdi durum böyle değil. Bütün bilim dallarının evrimi yalanladığını ortaya çıkaran Harun Yahya eserlerinin etkisiyle Darwinistlerin yaşadıkları büyük hüsran, tüm dünyanın gözlerinin önünde gerçekleşti. Artık eski Darwinist oyunlar şu anda sonuç vermiyor. İşte bu sebeple son dönemlerde Darwinistler tarafından bir “yaygara” yöntemi kullanılıyor. Dikkat edilecek olursa şu ana kadar demagojiyi ve propagandayı deneyen ve başarısız olan evrim savunucuları bu defa da yaygara yöntemi ile gündemde kalmak istiyorlar.
Ida’da hüsranla sonuçlanan, Ardi’de Darwinistlerin rezil olmasına sebep olan bu yaygara metodunun yeni fosilde de etkili olacağını zanneden Darwinistler çok yanıldılar. Çünkü yapılan yaygara, bir yandan Darwinistleri oldukça küçük duruma düşürürken, diğer yandan da kendi saflarındaki bilim adamları tarafından yeriliyor. Artık oyunları öylesine zavallı bir hal aldı ki, Darwinist iddialar Darwinist bilim adamları tarafından eleştiriliyor.
Darwinist bilim adamlarının yeni fosil hakkındaki iddialarının geçersizliğine dair ifadeleri
Soyu tükenmiş mükemmel bir maymun fosilini, fiziksel özellikleri tam tersini göstermesine rağmen “dik yürüdüğünü umuyoruz” diyerek insanın atası ilan eden Darwinistlere en büyük tepki, artık bu mantık dışı yaygaradan utanan Darwinistlerden geldi.
Söz konusu iddiayı duyan tanınmış Darwinist bilim adamı Carl Zimmer, söz konusu iddiaları, Ida hakkındaki aldatmacalara gönderme yaparak, “lütfen, lütfen, yine mi?” şeklindeki yakınmalarla karşıladı.
Zimmer, Slate dergisi internet sitesindeki yazısında, bu haftanın yeni sözde “kayıp halka”sının ilk olarak Telegraph gazetesinde, ardından da hiç vakit geçirmeden diğer haber kanallarında tanıtıldığını belirtiyordu. Zimmer, fosil hakkında hiçbir bilgi verilmemiş olmasına rağmen söz konusu yayınların “sonunda atamız bulundu” şeklindeki haberlerine kinayeli bir üslupla dikkat çekiyordu. Nihayet fosil hakkındaki bilgiler Science dergisinde neredeyse bir hafta sonra yayınlandığında Zimmer’in deyimiyle dünya sonunda ünlü Australopithecus sediba ile buluşmuştu. Zimmer şöyle devam ediyordu: “Bu fosiller pek çok yönden oldukça önemliler, fakat bir şey var ki o da birer kayıp halka olmadıkları.”[2]
New York’daki Stony Brook üniversitesinden Bill Jungers da, söz konusu fosilin Homo habilis tanımlamasıyla ilgisi olmadığını belirterek, bunu bir başka mükemmel maymun olarak tanımlıyordu.
Nature News’daki haberde ise Michael Cherry şunları söylüyordu: “araştırmacıların fosilin insanın evrimindeki ara türleri temsil ettiği ve Australopithecus ve homo türleri arasında durduğu yönündeki önerileri, diğer araştırmacılar tarafından fazla abartılmış bulunarak eleştiriliyor”. [3]
Fosil üzerinde araştırmayı yapan Lee Berger’in taraftarlarından biri ise şunu ifade ediyordu: “Malapa örnekleri Homo habilis diye bir sınıflandırma olup olmadığı konusundaki tartışmayı yeniden alevlendirecek.” [4]
Başka bir eleştiri ise söz konusu fosilin, diğer bilinen türler arasındaki varyasyondan başka bir şey olmadığı yönündeydi. Yani Darwinistler de bunun yalnızca bir maymun türü olduğunu açıkça biliyorlardı.
Darwinistler Gerçeği Bildikleri Halde Neden İnsanları Aldatıyorlar?
Darwinistler, söz konusu fosilin yalnızca soyu tükenmiş bir maymun türü olduğunu, bunun sahte evrim ile bir ilgisinin olmadığını elbette gayet iyi biliyorlar. Onların yaptığı şey, insanlara gerçekleri farklı gösterebilmek. Bunu da yalnızca sahteliğini açıkça bildikleri, fakat ideolojik sebeplerle sarıldıkları Darwinizm için yapıyorlar. Oysa artık dikkate almaları gereken bir şey var. Eskiden kendilerine bilim adamı sıfatıyla değer veren ve anlattıklarını gerçekten bilimsel değeri varmış gibi dikkate alan insanlar, şu anda Darwinistlerin bu boş çabasını hayretle karşılıyorlar. Bu kadar çökmüş bir teoriyi neden hala savunmaya çalıştıklarını, neden konferanslar verip, basın açıklamaları yapıp, gazetelere demeçler verip hiç olmamış bir tarihi göz göre göre sanki varmış gibi anlatmaya çalıştıklarını şaşkınlık dolu bir hayretle izliyorlar.
Kariyer sahibi bir bilim adamının, insanların karşısına çıkıp “homo habilis yürümeyi öğrendi”, “atamız mikroptan türedi”, “savanların üzerine uzanıp iki ayaklı olduk” diye açıklamalar yapması gerçekten artık insanlara oldukça gülünç geliyor. Darwinistler en azından bu gerçeği dikkate alarak, ne kadar küçük düştüklerini hemen görerek savundukları bu aldatmacanın ne kadar komik olduğunu anlamalı ve bu sahte gösteriden vazgeçmelidirler. Yeryüzündeki tüm insanlar gibi vicdanen çok açık bildikleri gerçeği, yani her şeyi yaratının Allah olduğu gerçeğini kabul etmek konusunda direnmemelidirler. Çünkü bu direniş, onları dünya hayatında daha da küçük düşürecek, daha da çaresiz bir durumla karşı karşıya bırakacaktır. Bu anlamsız direnişin karşılığı ahirette ise çok daha zorlu olabilir (doğrusunu Allah bilir). İşte bu nedenle Darwinistler, gerçekler kendilerine açıkça gösterilmişken, vicdanları doğruyu çok iyi bilirken, açıkça sahtekarlıktan başka bir şey olmayan bu kayıp halka hikayelerini bir kenara bırakmalı, tek bir protein molekülü karşısında aciz kaldıklarını unutmamalı ve insanları bu sahte hikayelerle aldatmaya son vermelidirler. Ne kadar çaba gösterirlerse göstersinler bu teoriyi savundukları sürece yenileceklerdir, yenilmektedirler. Çünkü bu, Allah’ın vaadidir. Onlar isteseler de istemeseler de bu vaad gerçekleşecektir.
Allah ayetlerinde şöyle buyurur:
Allah’ın dışında, kendileri için göklerden ve yerden hiçbir rızka, hiçbir şeye malik olmayan ve buna güçleri yetmeyen şeylere mi tapıyorlar?
Artık Allah’a benzerler aramaya kalkışmayın; çünkü Allah bilir, siz ise bilmezsiniz. (Nahl Suresi, 73-74)
http://www.evolutionnews.org/2007/08/paleoanthropologists_disown_ho.html
http://www.slate.com/id/2250212/pagenum/all/#p2
http://www.nature.com/news/2010/100408/full/news.2010.171.html
http://www.nature.com/news/2010/100408/full/news.2010.171.html