Deniz Canlıları Fosillerinden Örnekler (2/3)

Tarpun

Tarpun

Fosil bulgularının gösterdiği gerçek, canlıların sahip oldukları tüm özelliklerle birlikte fosil kayıtlarında bir anda belirdikleri
ve o türün yaşamı devam ettiği müddetçe de hiçbir değişikliğe uğramadıklarıdır. Tüm canlılar Allah'ın 'Ol' demesiyle bir anda yaratılmışlardır.

Dönem: Kreatese dönemi
Yaş: 110 milyon yıl
Bölge: Santana Oluşumu, Brezilya

Tarpunlar, genişliği 8 santimetreye ulaşabilen kalın ve gümüşsü pullarla kaplı, iri yapılı balıklardır. Uzayarak yukarı doğru kıvrılmış alt çeneleri de ayırt edilmelerini kolaylaştırır. Mekik biçimindeki gövdeleri ve güçlü kuyrukları sayesinde çok iyi yüzerler. Tarpun en çok Amerika'nın Atlas Okyanusu kıyılarındaki sıcak denizlerde bulunur. Bazen Afrika'nın batı kıyılarına da gelir. Atlantik tarpunu (Tarpon atlanticus) 2,5 metre uzunluğa ve 130 kg ağırlığa ulaşabilir.

Tarpun açık denizlerde ürer ve 12 milyonu aşkın yumurta dökebilir. Ama yavrular kıyıya göç ederek çamurlu sığlıklarda ve akarsu ağızlarında yaşarlar. Erişkinler de küçük balıkları avlamak için sığ kıyılara yaklaşabilir ve bazen akarsulara bile girerler. Tarpunlar çok güçlü olmaları, oltaya yakalandıktan sonra büyük direnç göstermeleri ve metrelerce havaya sıçrayabilmeleri nedeniyle amatör balıkçıların avlamak istedikleri balıklar arasında yer alırlar. Tarpun balığının fosili de tıpkı diğer türlerde olduğu gibi canlıların hiçbir değişikliğe uğramadıklarını, evrim geçirmediklerini ispat etmektedir.

Zargana

Zargana

Dönem: Kretase dönemi
Yaş: 95 milyon yıl
Bölge: Lübnan

Fosil kayıtlarının her açıdan evrim teorisini açıkça çürüttüğü görülmektedir. 95 milyon yıl önce Lübnan'da bulunan, Mezozoik zamana ait zargana fosili evrim teorisine darbe indiren fosillerdendir. Canlı, aradan 95 milyon yıl geçmesine rağmen hiç değişmemiş, uzun ince ağız yapısını, ince gövdesini yaratıldığı günden bu yana tam anlamıyla korumuştur. Belonidae familyasına ait uzun ve ince vücutlu bir deniz balığı olan zargananın boyu bazen 1 m uzunluğa varır ve ortalama 18 yıl yaşar. Zargana, çaça, hamsi, kıraça ve çamuka gibi küçük balıklarla beslenir. Bu balığın günümüzde yaşayan canlı örneği ile 95 milyon yıllık fosili karşılaştırıldığında, canlıların evrim geçirmedikleri ve tüm canlıları üstün güç ve akıl sahibi Rabbimiz'in yarattığı açıkça görülmektedir.

Ranila Yengeci

Ranila Yengeci

Diğerlerine göre son derece küçük bir gövdeye sahip olan bu yengeç türünün, kıskacı olmayan beş çift ayağı vardır. Bu tipik özellik 50 milyon yıl öncesinin Ranila yengeçlerinde de aynen mevcuttur. Fosillerin bize gösterdiği, canlıların hiç değişmedikleri yani evrimleşmedikleridir.

Dönem: Eosen dönemi
Yaş: 50 milyon yıl
Bölge: Tuscany, İtalya

Ranila yengeci yaratılmış tüm canlılar gibi, milyonlarca yıldır hiç bir değişikliğe uğramamıştır. Allah tüm canlıları oldukları gibi muhafaza etmiştir. Bu da evrimin gerçekleşmediğinin ve tüm canlıları Yüce Allah'ın yarattığının delilidir. Aradan 50 milyon yıl geçmesine rağmen canlıda hiçbir değişiklik olmaması evrimcilerin iddialarını geçersiz kılmakta, evrimin hiçbir zaman yaşanmadığını tüm bilim dünyasına ispatlamaktadır.

Bu canlı türü diğer yengeçlere göre son derece küçük bir gövdeye, kıskacı olmayan beş çift ayağa sahiptir. Sürekli arkaya doğru hareket eder. Denizde gel git akıntıları olduğunda bu yengeçler kendilerini avlamak isteyen kuşlara karşı korunma olarak, kendilerini kuma gömerler. Kuşkusuz bütün bu özellikleri canlıya Allah vermiştir. Canlının aradan 50 milyon yıl geçmesine rağmen değişmemesi evrimcilerin doğru söylemediklerini ve tamamen hayali bir senaryo öne sürdüklerini göstermektedir.

Çamur Balığı (Amia Calva)

Çamur Balığı (Amia Calva)

50 milyon yıl öncesine ait bu çamur balığı fosilinde canlının sivri dişleri, çene yapısı, yüzgeçleri, kuyruk yapısındaki detaylar olduğu gibi korunmuştur. 50 milyon yaşındaki bu fosil, balığın hiç değişmediğini bize göstermekte ve evrim teorisinin geçersizliğini ortaya koymaktadır.

Dönem: Eosen dönemi
Yaş: 50 milyon yıl
Bölge: Messel Oluşumu, Almanya

Evrim teorisi bilimsel delillere dayalı olmayan, uydurma senaryolar ve propaganda yöntemleriyle ayakta tutulan bir teori olduğu için, bu hayali teoriyi destekleyen bir fosil bulmak imkânsızdır. Darwinistler hayali bir doğa tarihi yazmış, fosillerin de bu tarihe uymasını istemişlerdir. Oysa bunun tam aksi gerçekleşmiş, bulunan her yeni fosil evrim teorisini biraz daha açmaza sokmuştur.

Resimde görülen çamur balığı fosili 50 milyon yıl öncesine aittir. Canlının sivri dişleri, çene yapısı, bedeninin altındaki yüzgeçleri, bedeninin üstündeki büyük ve uzun yüzgeci, istiridyeye benzeyen kuyruğu herhangi bir bozulmaya uğramadan korunmuş ve balığın iskelet yapısının günümüzdeki çamur balıklarıyla hiçbir farklılığı olmadığı anlaşılmıştır. Çamur balığı Orta ve Doğu Anadolu'nun göl ve akarsuları çamurlu, kumlu ve sazlı zeminlerinde yayılış gösterir. Zeminlerde emdiği çamurdan küçük hayvanlar, böcekler ve larvaları seçerek beslenir. İsmi de buradan gelmektedir. Çok sığ suların yüksek ısısına dayanabilir. Bu canlının 50 milyon yıllık fosili de evrim teorisinin geçersizliğini ortaya koymaktadır.

Peri Balığı 

Peri Balığı

Alttaki resimde görülen 37-23 milyon yıllık peri balığının sağda görülen ve bugün yaşayan örnekleriyle tıpatıp aynı olması, evrimin büyük bir aldatmaca olduğunu gösteren en önemli delillerden biridir.

Dönem: Oligosen dönemi
Yaş: 37 – 23 milyon yıl
Bölge: Polonya

Yaklaşık 150 yıldır devam eden paleontolojik çalışmalar sonucunda bir tane bile evrime delil olabilecek fosil bulunamamıştır. Elde edilen tüm fosiller, canlıların evrim geçirmediğini göstermektedir.

Peri balığının bugün yaşayan örneği ile, 37-23 milyon yıllık fosili karşılaştırıldığında balığın sırtından çıkan yüzgeçlerin, kafatası yapısının ve kuyruğunun hiçbir değişikliğe uğramadığı açıkça görülmektedir. Balığın boyu ve eni neredeyse birbirine eşittir. Bu balığın 6 türü de Atlantik, Pasifik ve Hint Okyanusunun derinliklerinde yaşar. Bu balık türünü de diğer tüm balıklar gibi Allah yaratmış ve canlı günümüze kadar en ufak bir değişiklik geçirmeden soyunu sürdürmüştür.

Ringa

Ringa

Resmin sağında görülen fosil, negatif – pozitif görünümlü çift parçalı bir fosildir..

Büyük sürüler halinde dolaşıp, planktonlarla beslenen ringalar uzun mesafeler katederler. 50 milyon yıl öncesine ait bu ringa fosillerinde çok detaylı olarak görüldüğü gibi balığın yapısında en ufak bir değişiklik yoktur.

Dönem: Eosen dönemi
Yaş: 50 milyon yıl
Bölge: Monte Bolca, İtalya

Ringa balıkları yaklaşık 30 cm. boyunda olup Kuzey denizlerinde yaşan Hamsigiller ailesinden olan balıklardır. Balığın vücudu yandan basık, sırtı mavi-yeşil, karnı gümüşi renktedir. Büyük sürüler halinde dolaşır ve planktonlarla beslenir. Balığın ömrü ortalama 18 yıldır. İki türü vardır. Bir çeşidi denizlerden ayrılmaz, diğeri üreme zamanı nehir ağızlarına gelir.

Ringalar planktonların yer değiştirmesine bağlı olarak uzun mesafeler kat ederler. Üreme zamanlarında, milyonlarca bireyden oluşan sürüler meydana getirirler. Taş ve yosunlara yapışan yumurtalar, bazı yerlerde 1 cm. kalınlığında tabakalar ortaya çıkarır. Yumurtadan çıkan yavru ringalar diğer hayvanlar tarafından avlanır. Bu sebepten çok azı büyüyebildiği halde yine de büyük sürüler meydana getirirler. Balığın 50 milyon yıllık fosili ile günümüzde yaşayan örneğinin birbiriyle tamamen aynı olması balığın evrim geçirmediğini bilim dünyasına ispat etmektedir.

Karides 

Karides

Dönem: Jura dönemi
Yaş: 150 milyon yıl
Bölge: Almanya

150 milyon yıl önce yaşayan bir canlının fosil kayıtlarında bu kadar net teşhis edilebilmesi, canlının vücudunun tüm detaylarının gözlemlenmesi evrim teorisine çok büyük darbe indirmiştir. Resimdeki 150 milyon yıl önce yaşamış karidesin vücut yapısı, bedeninin altından çıkan ayakları, kafa yapısı ile çok net bir şekilde görülmektedir. Tam 150 milyon yıl boyunca hiç değişmeden varlıklarını devam ettiren karidesler, canlıların sürekli değişerek sözde ilkelden gelişmişe doğru ilerledikleri iddiasındaki Darwinistlerin gerçekleri söylemediklerini açıkça göstermektedir.

Avrupa denizlerinde ve Kuzey Amerika kıyılarında yaşayan karides, kabuklular sınıfındandır. Silindirik vücutlu, uzun duyargalıdır. Vücudu kalsiyum karbonattan meydana gelen bir zırhla örtülüdür. Gövdesi eklemlidir. Geniş yüzgeçimsi kuyruğunu sallayarak geri geri yüzer. Kuyrukları belirgin olup, yelpazeye benzer. İki çift olan duyargaları ise çok uzun ve iki çatallıdır. Bu çatallardan en az bir tanesi geriye kıvrılarak, karidesin yarıkların içine geri geri girmesini sağlar ve arkadan gelen tehlikeyi haber verir. Tehlike karşısında karidesin en belirgin tepkisi, ani bükülmeyle kendini korumaya çalışmasıdır. Vücut renkleri, bulundukları çevreye uyacak biçimde değişebilmektedir. Küçük balıklarla beslenen büyük kıskaçlı avcı türleri olduğu gibi, kumlar arasındaki besin parçacıklarıyla beslenen çöpçü türü de vardır. Bunların bazı türlerinde besin parçacıklarını rahat toplamak için kıskaçları üzerinde fırçamsı kıllar mevcuttur.

Mezgit

Mezgit

Dönem: Oligosen dönemi
Yaş: 37-23 milyon yıl
Bölge: Polonya

Darwinistler tüm canlıların değişim geçirdikleri ve birbirlerinden türedikleri iddiasındadırlar. Milyonlarca yıl önceye dayanan fosil örnekleri işte bu nedenle çok önemlidir. Canlılar aradan milyonlarca yıl geçmesine rağmen hiç değişmemişlerdir. Tek bir yaşayan fosil bile bu gerçeği ispat etmek için yeterliyken, yeryüzü sayısız yaşayan fosil örneği ile doludur.

Evrim teorisini geçersiz kılan örneklerden bir tanesi de yaklaşık 37-23 milyon yıllık mezgit balığıdır. Canlının şu anki iskelet yapısı, kafa, kuyruk ve yüzgeç yapısı incelediğinde anatomik özelliklerinin günümüzde yaşayan örneğiyle tamamen aynı olduğu görülmektedir. Mezgit balıkları ılıman ve oldukça soğuk denizlerde 30-300 metre arasındaki derinliklerde yaşayan gezginci balıklardır. İnce uzun gövdeli bir balık olan mezgitin boyu çeşitlerine göre 20-50 cm. arasında değişir. Ağırlığı 1-2 kilogramı bulanlar vardır. Mezgitler sürü halinde yaşarlar. Denizdeki küçük balık ve diğer kabuklu deniz hayvanları ile beslenirler. Bir dişi mezgit yaklaşık olarak 200.000 yumurta yumurtlar. Mezgit balığının fosili de tıpkı diğer türlerin fosillerinde olduğu gibi evrim teorisinin hiçbir zaman yaşanmadığını ispat etmektedir.

Kerevit

Kerevit

Resimde görülen fosil, negatif – pozitif görünümlü çift parçalı bir fosildir..

Resimde gördüğünüz 160 milyon yıllık kerevit vücudunun ön tarafındaki büyük kıskaçları, kafa ve ayak yapısı, arkaya doğru hafif bükey duran bedeni ile günümüzde yaşayan canlı örneğiyle tamamen aynıdır ve hiçbir değişikliğe uğramamıştır.

Dönem: Jura dönemi
Yaş: 160 milyon yıl
Bölge: Yixian Oluşumu, Liaoning, Çin

Ortalama olarak yetişkin bir kerevit 10-15 cm boyunda 2-3 cm genişliğinde ve 40-50 gr ağırlığındadır. Yaşam ortamları genellikle çamurlu ve kumlu bölgelerdir. Gündüzleri bu bölgelerde açtıkları oyuklarda veya su içindeki bitkilerin aralarındaki kayalıkların altında gizlenirler, geceleri ise dışarı çıkarak beslenmeye başlarlar. Hem hayvansal besinleri hem de bitkisel besinleri tüketirler. Kerevitler gerek yavru döneminde (8 defa) gerek yetişkin dönemde (yılda 1-2 defa) üzerlerindeki kabuğu değiştirirler.

Fosil kayıtlarında, evrimcilerin yaklaşık 150 yıldır öne sürdükleri ara geçiş formlarından bir tanesine bile rastlanmamıştır. Resimde gördüğünüz 160 milyon yıllık kerevit de hiçbir değişikliğe uğramamıştır. Farklı canlı türleri, aralarında evrimsel "geçiş formları" olmadan, yeryüzünde bir anda ve farklı yapılarıyla, ayrı ayrı ortaya çıkmışlardır. Bu gerçek tüm canlıları Allah'ın yarattığını bir kez daha ispat etmektedir.

Sinagrit

Sinagrit

Dönem: Eosen dönemi
Yaş: 50 milyon yıl
Bölge: Monte Bolca, İtalya

Resimde görülen Eosen dönemine ait 50 milyon yıllık Sinagrit balığının fosilinde balığın kafa yapısı, gövdesinin üzerindeki kısa yüzgeçler, çift parçaya ayrılmış kuyruk yapısı ve gövdesinin altındaki küçük yüzgeçler mükemmel bir şekilde görülmektedir.

Fosillerin tüm detaylarıyla taşların üzerinde belirmesi evrimcilerin tüm senaryolarını altüst etmiştir. Allah milyonlarca yıl önce yaşamış canlıların fosillerini adeta bir fotoğraf gibi taşların üzerine yerleştirmiştir. Böylece canlıların en ufak bir değişikliğe bile uğramadıkları, evrim geçirmedikleri bilim dünyası tarafından gözlemlenmiştir. Nitekim Darwin de bunun teorisi için büyük bir açmaz oluşturduğunu Türlerin Kökeni kitabının "Teorinin Zorlukları" adlı bölümünde şöyle itiraf etmiştir:

Eğer gerçekten türler öbür türlerden yavaş gelişmelerle türemişse, neden sayısız ara geçiş formuna rastlamıyoruz? Neden bütün doğa bir karmaşa halinde değil de, tam olarak tanımlanmış ve yerli yerinde? Sayısız ara geçiş formu olmalı, fakat niçin yeryüzünün sayılamayacak kadar çok katmanında gömülü olarak bulamıyoruz… Niçin her jeolojik yapı ve her tabaka böyle bağlantılarla dolu değil? Jeoloji iyi derecelendirilmiş bir süreç ortaya çıkarmamaktadır ve belki de bu benim teorime karşı ileri sürülecek en büyük itiraz olacaktır. (Charles Darwin, The Origin of Species, s. 172, 280 )

Chimaera Balığı 

Chimaera Balığı

Evrimin yaşandığını gösteren tek bir tane bile delil yoktur. Bugüne kadar on binlerce farklı canlı türüne ait milyonlarca fosil elde edilmiştir. Bunların tümü tam, eksiksiz, mükemmel görünüme sahip ve kompleks canlılardır.

Chimaera isimli bu balık da 320 milyon yıldır ilginç görünümüyle denizlerde yaşamakta ve günümüze kadar hiç değişmeden geldiğini bize göstermektedir.

Dönem: Karbonifer dönemi
Yaş: 320 milyon yıl
Bölge: Montana, ABD

Resimde yüzgeçleriyle, kafa ve kuyruk yapısıyla mükemmel bir şekilde korunmuş tam 320 milyon yıllık Chimaera balığının fosili görülmektedir. Muntazam diş yapısına, her iki yanında yüzgeçlere, insan gözüne benzeyen göz yapısına ve ip şeklindeki 30 santim uzunluğunda kuyruğa sahip olan bu balıklar, tam 320 milyon yıldır hiçbir değişikliğe uğramamışlardır. Canlının tüm detayları ve hiçbir değişime uğramadığı fosil resminde açıkça görülmektedir. Evrimin geçersizliği, fosil kayıtlarının sunduğu kanıtlarla, her geçen gün daha açık bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Tüm canlıları Allah sonsuz bir ilimle ve sanatla yaratmıştır.

Grinner Balığı 

Grinner Balığı

Dönem: Kretase dönemi
Yaş: 95 milyon yıl
Bölge: Lübnan

Evrimcilerin, yaratılış gerçeğine karşı delil olarak getirebilecekleri tek bir ara fosil yoktur. Evrimcilerin iddiaları doğru olsa, kâinattaki milyonlarca tür birbirinden evrimleşmiş olsa fosil kayıtlarında milyonlarca ara geçiş formu bulunması gerekirdi. Fakat fosil kayıtlarında tek bir ara geçiş formu olmadığı gibi bulunan milyonlarca fosil canlıların hiç değişmediklerini, evrim geçirmediklerini ispat etmektedir. 95 milyon yıllık Kretase dönemine ait Grinner balığının fosili de bu canlının aradan milyonlarca yıl geçmesine rağmen hiç değişmediğini gösteren örneklerden biridir. Evrim teorisinin açmazlarını evrimci bilim adamı Gordon Taylor şöyle itiraf etmektedir:

"Bu çok çarpıcı, ama bir o kadar da gözden kaçırılan bir gerçektir: Altmış yıldır dünyanın dört bir yanındaki genetikçiler evrimi kanıtlamak için meyve sinekleri yetiştiriyorlar. Ama hala bir türün, hatta tek bir enzimin bile ortaya çıkışını gözlemlemiş değiller." (Gordon R. Taylor, The Great Evolution Mystery, New York, Harper & Row, 1983, s. 48)

Mersin Balığı

Mersin Balığı

Dönem: Jura dönemi
Yaş: 150 milyon yıl
Bölge: Çin

Mersin balığı, Acipenseridae familyasını oluşturan, sekiz metre uzunluğa ve 1,6 ton ağırlığa kadar ulaşan bir tatlı su balığıdır. İskeletleri sadece kısmen kemikleşmiştir. Yan taraflarında beş sıralı dizili olan büyük pullar vardır. Kuyrukları asimetriktir, ağızları aşağıya yönelmiştir ve gerekli olduğunda çenelerini dışarıya çıkarabilirler. Dört bıyıkları vardır. Bunlarla suyun dibinde yem arayabilirler. Çoğu türleri sadece yumurtlamak için tatlı suya gelir ve aslında tuzlu suda yaşarlar. En büyük mersin balığı türü olan mersin morinası neredeyse sadece tuzlu suda yaşar ve yumurtlamak için denizden ırmaklara geçer. Resimdeki 150 milyon yıllık mersin balığının fosili evrimcilerin canlıların birbirlerinden evrimleştiği iddiasını tamamen çürütmektedir. Fosil, canlının bugün yaşayan örneğinde olduğu gibi balığın kuyruk yapısının, kafasının tam yanında olan yüzgeçlerin, bedeninde yer alan diğer yüzgeçlerin hiçbir değişikliğe uğramadığını ispat etmektedir. Kâinattaki tüm canlılar gibi mersin balığı da Allah tarafından sonsuz bir ilimle yaratılmıştır.

Ringa

Ringa

Dönem: Kretase dönemi
Yaş: 144-65 milyon yıl
Bölge: Fas

New York Üniversitesinden kimya profesörü ve DNA uzmanı olan Robert Shapiro, sadece basit bir bakteride bulunan 2.000 çeşit proteinin rastlantısal olarak meydana gelme ihtimalini hesaplamıştır. Elde edilen rakam, 10 üzeri 40.000'de 1 ihtimaldir. Prof. Chandra Wickramasinghe bu rakam karşısında şu yorumu yapar:

Bu rakam (10 üzeri 40.000) Darwin'i ve tüm evrim teorisini gömmeye yeterlidir. Bu gezegenin ya da bir başkasının üzerinde hiçbir zaman (hayatın doğabileceği) bir ilkel çorba olmamıştır ve yaşamın başlangıcı rastlantısal olarak gerçekleşemeyeceğine göre, amaçlı bir aklın ürünüdür. (F.Hoyle, C.Wickramasinghe, Evolution from Space, Simon and Schuster, s.148)

Resimdeki 144-65 milyon yıllık ringa balığı da, balıkların hep balık olarak yaratıldıklarını, evrim geçirerek başka bir canlıya dönüşmediklerini çok net bir şekilde ispatlamaktadır. Yer katmanlarından çıkan milyonlarca fosil evrim teorisine çok ağır darbe indirmiş ve teorinin geçersizliğini kanıtlamıştır.

Dülger Balığı

dülger balığı

Dönem: Oligosen dönemi
Yaş: 37 – 23 milyon yıl
Bölge: Karpatya Havzası, Polonya

Fosil kayıtları tüm balık türlerinin kendilerine has özelliklerle var olduklarını, diğer türlerle aralarında sözde evrimsel bir ilişki olmadığını, "balıkların ortak atası" kavramının da bir hayal ürününden ibaret olduğunu göstermektedir. Yerli evrimcilerden Ali Demirsoy, farklı balık türlerinin birbirlerinden meydana geldiklerine dair iddiaların "varsayıma dayandığını" şöyle itiraf etmektedir:

"Bilinen erken Paleozoik çenelilerden, kemikli balıkların ayrılması konusunda sadece varsayımlar vardır." (Ali Demirsoy, Yaşamın Temel Kuralları, Cilt III, Kısım I, sf. 248)

Dory fish

Resimde görülen dülger balığının fosili de tıpkı canlı örneğinde olduğu gibi balığın üst gövdesinden ve alt gövdesinden çıkan diken şeklinde yüzgeçleri ve kuyruk yapısını çok net bir şekilde yansıtmaktadır. Bu fosil de Darwinistlerin tüm iddialarının geçersiz olduğunu ispat etmektedir. Evrendeki tüm canlılar Rabbimiz olan Allah'ın eseridir ve hepsi benzersiz bir sanatla yaratılmışlardır.

Dülger balığının vücudu yassı ve yüksek, ağız derinliği geniş, vücut ve yanakları da ufak pullarla örtülüdür.

Dibe yakın yerlerde bulunan dülger balığının 37-23 milyon yıldır hiç değişmemesi evrimcilerin balıkların kökeni hakkındaki iddialarını geçersiz kılmakta ve tüm canlıları olduğu gibi balıkları da Allah'ın yarattığını bize göstermektedir.

Galyan Balığı

galyan balığı

Dönem: Miosen dönemi
Yaş: 23 – 5 milyon yıl
Bölge: Shang Dong Bölgesi, Çin

Galyan balıkları Leuciscinae familyasına bağlı tatlı su balıklarıdır. Bu familya büyük bir familya olup 48 türden oluşmaktadır. Küçük olan Galyan balıkları yalnızca 3-4 yıl yaşar, büyük olan türler ise 7 yıldan 10 yıla kadar yaşamlarını sürdürürler.

23-5 milyon yıllık Galyan balığı fosili de fosil kayıtlarının evrim teorisini çürüttüğünü çok net bir şekilde göstermektedir. Canlının günümüzde yaşayan örneği ile 23-5 milyon yıllık fosili arasında en ufak bir fark yoktur. Fosil bulguları evrim teorisini yalanlayıp, Yaratılışı ispat etmektedir.

Sand Lance Balığı

Dönem: Oligosen dönemi
Yaş: 37 – 23 milyon yıl
Bölge: Polonya

Sand lance balıkları Ammodytes familyasına ait olup uzun tığ gibi ince bir bedene ve küçük çatallı kuyruğa sahiptir. Yaklaşık 15 cm. boyundaki bu balık, düşmanlarından korunmak için incecik vücudunu kuma gömer, bu yüzden balığa kum yılanı da denmektedir. Bu balıkların binlercesi bir arada yüzerek yiyecek ararlar. Evrim teorisinin iddiasına göre türler birbirlerinden aşama aşama, küçük değişiklikler geçirerek sözde evrimleşmişlerdir. Oysa resimde yaşayan canlının fosiline bakıldığında uzun incecik vücudunun, kafa ve kuyruk yapısının hiçbir değişiklik geçirmediği görülmektedir. Evrimciler yıllarca insanları hayali senaryolarla aldatmışlardır. Sand lance balığı da tıpkı diğer türler gibi Allah tarafından balık olarak yaratılmış ve balık olarak da günümüze kadar gelmiştir.

Testereli Vatoz

testereli vatoz

Resimde görülen fosil, negatif – pozitif görünümlü çift parçalı bir fosildir.

Dönem: Kretase dönemi
Yaş: 95 milyon yıl
Bölge: Lübnan

Testereli vatoz balıkları Pristidae familyasına ait, uzun testere şeklinde bir buruna, aralıklı iki sırt yüzgecine sahip balıklardır. Atlantik Okyanusu, Akdeniz, Pasifik Okyanusu ve kuzey Avustralya'da yaşarlar. Boyu maksimum 7,5 metre olan bu balıklar genellikle en fazla 30 yıl yaşar. Testereli vatozun günümüzde yaşayan örneği incelendiğinde balığın çok karakteristik, tıpkı testereye benzeyen burnunun ve vücudunun kenarlarında bulunan yüzgeçlerinin 95 milyon yıllık fosilinde de aynı şekilde bulunduğu görülmektedir.

Canlıların günümüzde yaşayan örneklerinin fosil kayıtlarında bu kadar net görülmesi evrim teorisine öldürücü darbe indirmiştir. Çünkü canlı 95 milyon yıl önce nasıl görünüyorsa günümüzde de tamamen aynıdır. Testereli vatoz balığı bir kez daha canlı türlerinin ilk günkü özellikleriyle kaldığını ispat etmektedir.

testereli vatoz

Aşağıda 95 milyon yıl önceki hali detaylı olarak görülen testereli vatoz, aradan milyonlarca yıl geçmiş olmasına rağmen yaratıldığı ilk günkü gibi kalmıştır. Testeresi, aralıklı iki sırt yüzgeci ve diğer tüm detaylar bu canlıların milyonlarca yıldır değişmediğini bize gösterir. Canlılardaki durağanlık yani değişmezlik ise evrimin olmadığını, tüm canlıları bir anda Rahman ve Rahim olan Allah'ın yarattığını bize gösterir.

Kedi Balığı

kedi balığı

Dönem: Kretase dönemi
Yaş: 95 milyon yıl
Bölge: Lübnan

Kedi balığı, köpek balığı ailesindendir. Sıcak ve ılıman denizlerin 3 metreden 1.000 metreye varan derinliklerinde fazla göç etmeden yaşayan bu balıklar, kabuklular, omurgasızlar ve küçük balıklarla beslenir. Boyları ortalama 50-150 santimetre arasında olan bu balık türü bahar aylarında yumurtalarını bir torba içinde kayalıklar arasına bırakır ve bir mevsimde birkaç kez yumurtlayabilir.

Kedi balığı küçük bir köpek balığını andıran kafası ve küçük yüzgeçleri ile 95 milyon yıllık fosilinde de tam olarak görülmektedir. Fosil, kedi balıklarının yaratıldıkları ilk günden itibaren balık olarak kaldıklarını ve aradan milyonlarca yıl geçmesine rağmen hiçbir değişikliğe uğramadıklarını göstermektedir. Denizin altında yaşayan milyonlarca türü Allah yaratmıştır, hepsi Allah'ın üstün sanatının eseridir.

Vatoz

vatoz

Dönem: Mezozoik zaman, Kretase dönemi
Yaş: 95 milyon yıl
Bölge: Lübnan

Yassı vücutlu bir balık olan vatoz, Rajiformes takımına bağlıdır. Özellikle Avrupa'nın sığ deniz sularında görülen bu balıklar kuma gömülerek hareket ederler. Erkeği yaklaşık 70 cm, dişisi ise 125 cm uzunluktadır. 180 kadar türü vardır. Derisi ince ve kaygan, sırtı kahverengi, karın derisi beyaz, göğüs yüzgeçleri büyük ve vücudun iki yanına bitişiktir. Uzun kuyruklarında elektrik olan vatozlar bu kuyruklarını ise sadece savunma amacı ile kullanırlar. Gece avlanan bu balıklar, küçük balıklar, kabuklular ve planktonlarla beslenirler.

Resimde gördüğünüz 95 milyon yıllık vatoz balığı fosili milyonlarca yıldır bu canlının hiç değişmediğini, yani evrim geçirmediğini ispatlamaktadır. 

180 kadar türü olan vatozların en belirgin özelliği uzun kuyruklarıdır.

Elektrik üreten kuyruklarını vatozlar sadece savunma amacı ile kullanırlar. 95 milyon yıllık bu fosilde vatozun bedenindeki tüm detaylar net olarak görülmekte ve canlının milyonlarca yıldır aynı olduğunu bize göstermektedir.

Işıldak Balığı

ışıldak balığı

Dönem: Miosen dönemi
Yaş: 8 milyon yıl
Bölge: İtalya

Işıldak balıkları, farklı okyanuslarda derin sularda yaşayan, bedenlerinde ışık üreten organlara sahip olan küçük balıklardır. Işık üreten sistemleri çoğunlukla karın bölgelerinde yer alır. Derin, karanlık sularda yaşadıkları için ışıklarını hem çevrelerini aydınlatmak hem de düşmanlarını tehdit etmek için kullanırlar. Söz konusu balıkların, bundan milyonlarca yıl önce de vücutlarında ışık üretebilecek son derece kompleks bir yapıya sahip olmaları evrimciler açısından hiçbir şekilde açıklanamaz. Çünkü evrimciler canlıların ilkelden gelişmişe doğru evrimleştiklerini iddia ederler.

Resimde görülen 8 milyon yıllık ışıldak balığını bu kompleks sistemiyle birlikte Allah yaratmıştır.

Deniz İğnesi

deniz iğnesi

Dönem: Pliosen dönemi
Yaş: 4 milyon yıl
Bölge: İtalya

Darwin evrim teorisini ortaya atarken milyonlarca yıllık fosillerin taşlaşacaklarını ve canlıları tıpkı fotoğrafları çekilmiş gibi günümüze kadar ulaştıracaklarını hiç düşünmemişti. Oysa toprağın altından çıkan milyonlarca fosil canlıların hiç değişmediklerini, yaratıldıkları ilk gün nasıl görünüyorlarsa milyonlarca yıl sonra da aynı şekilde göründüklerini ispatladı.

Resimdeki 4 milyon yıllık deniz iğnesi fosili de bu canlının en ufak bir değişiklik geçirmediğini göstermektedir. Fosil kayıtları, canlıların evrim geçirmediğini, hepsini Yüce Allah'ın yarattığını çok net bir şekilde ortaya koymaktadır.  

Bivalve

Bivalve

Dönem: Mezozoik zaman, Jura dönemi
Yaş: 206-144 milyon yıl
Bölge: Majunga Havzası, Madagaskar

Bu canlılar suyu filtre ederek suda bulunan gıdalarla beslenen, vücutları bir menteşe ile birleşen iki kabuk içinde bulunan, tatlı sularda da yaşayan iki simetrik kabukları olan canlılardır. Kum midyesi, kara midyesi, istiridye ve deniztarakları bu sınıfa dâhildir.

Fosili incelendiğinde aradan 206-144 milyon yıl geçmiş olmasına rağmen canlının görünüşünde en ufak bir değişiklik olmadığı gözlemlenmektedir. Eğer canlı tıpkı diğer canlılarda olduğu gibi aradan 206 milyon yıl geçip de en ufak bir değişikliğe uğramadıysa o zaman evrim senaryosundan bahsetmek mümkün değildir. Bivalveler bir anda bugünkü özellikleriyle yaratılmışlardır.

Güneş Mercanı

güneş mercanı

Dönem: Devoniyen dönemi
Yaş: 350 milyon yıl
Bölge: Atlas Dağları, Fas

Güneş mercanları Karayipler, Kızıldeniz, Hint ve Pasifik okyanusunda yaşayan canlılardır. Fotoplankton, tortu ve atıklarla beslenirler. Güneş mercanları omurgasızlar sınıfından olmalarına rağmen fosilleri çok iyi korunmuştur. 350 milyon yıllık fosili bu canlının tüm detaylarıyla günümüze kadar geldiğini, hiçbir değişikliğe uğramadığını göstermektedir. Aradan 350 milyon yıl geçmesine rağmen bu mercan bir amfibiyene, sonra balığa, sonra sürüngene ardından da kuşa ve memeliye dönüşmemiştir. Milyonlarca yıl önce yaratıldığı haliyle günümüze kadar gelmiştir.

Prof. Chandra Wickramasinghe evrim teorisi ile ilgili şu gerçekleri itiraf etmiştir:

"Bir bilim adamı olarak aldığım eğitim boyunca, bilimin herhangi bir bilinçli yaratılış kavramı ile uyuşamayacağına dair çok güçlü bir beyin yıkamaya tabi tutuldum. Bu kavrama karşı şiddetle tavır alınması gerekiyordu… Ama şu anda, Allah'a inanmayı gerektiren açıklamaya karşı olarak öne sürülebilecek hiçbir argüman bulamıyorum. Biz hep açık bir zihinle düşünmeye alıştık ve şimdi yaşama getirilebilecek tek mantıklı cevabın Yaratılış olduğu sonucuna varıyoruz, tesadüfi karmaşalar değil." (Chandra Wickramasinghe, London Daily Express ile bir röportajından, 14 Ağustos 1981)