Hobit Efsanesinin Çöküşü

PNAS”da yayınlanan bir çalışma Flores bulguları ile ilgili hobit yorumlarının, önyargı ve hatalı karşılaştırmaların ürünü olduğunu ortaya koydu.

Hobit-Efsanesinin-CokusuFlores Adamı’yla ilgili “ayrı tür” iddiası, kemikler üzerinde yapılan bilimsel araştırmalar karşısında gerilemeye devam ediyor. Bu yöndeki son bir çalışma, Endonezyalı antropolog Teuku Jacob”un liderliğindeki bir ekip tarafından gerçekleştirildi. Çalışmanın bilimsel yazısı, Amerikan Bilimler Akademisi”nin prestijli yayını Proceedings of the National Academy of Sciences (PNAS)”da yayınlandı.i Araştırma ekibinin üyesi olan Robert D. Eckhardt, Pennsylvania Eyalet Üniversitesi basın bültenindeki yorumlarında, vardıkları sonucu şu sözlerle özetledi:

 “LB1[Homo floresiensis], yeni bir türün normal bir üyesi değil. Bizim kendi türümüzün anormal bir üyesi”. ii

2003 yılında Endonezya”nın Flores Adası”nda bulunan ve 95.000 ila 12.000 yıl önceki dönemde yaşamış insanlara ait olduğu belirlenen fosiller şaşırtıcı derecede ufak ölçüleriyle dünya basınının ilgi odağı olmuştu. Bu bulgular, Tolkein”in “Yüzüklerin Efendisi” romanındaki minik insanlara benzedikleri için “hobbit” takma ismiyle anılır olmuştu.

Bulgular arasında yer alan ve Ling Bua mağarasında bulunduğu için LB1 olarak kodlandırılan bir iskelet, boyu sadece 1 m kadar olan bir kadına aitti. 30 yaşlarında olduğu tahmin edilen kadının beyni ise bir greyfurttan büyük değildi. Bununla birlikte, Flores Adamı’yla birlikte bulunan diğer kalıntılar, bu insanların zeki ve başarılı avcılar olduklarını, gelişmiş aletler kullandıklarını gösteriyordu.

Kemikleri bulan ve 2004 yılında Nature dergisinde tanımlayan araştırmacı ekibi, bilimsel yazılarında Flores adasında yaşayan bu insanların Homo sapiens“ten ayrı bir tür olduğunu iddia etti iii, iv. Evrimci yayınlar bu bulguyla ilgili haberlerinde, insanın özgün bir varlık olmadığını, diğer canlılar gibi doğal seleksiyona tabi bir hayvan olarak geliştiğini iddia ettiler. “Antropoloji alanında devrim” veya “antropolojide yüzyılın bulgusu” manşetleri, aslında spekülasyondan ibaret olan bu evrimci yorumlara bilimsel bir görünüm kazandırmak için kullanıldı.v

Ancak Flores Adamı”yla ilgili medya haberlerinin seyri kısa süre sonra değişmeye başladı. Dünyanın çeşitli ülkelerinden uzmanlar, somut kanıtlara dayanarak “ayrı tür” iddiasına karşı seslerini yükseltmeye başladılar. Zamanla büyüyen kuşkucular listesine Endonezyalı antropolog ve Gadjah Mada Üniversitesindeki Paleoantropoloji Enstitüsü başkanı Teuku Jacob, Endonezya”daki Yogyakarta Arkeoloji Kurumu”ndan Harry Widianto, Avustralya”daki Adelaide Üniversitesi Anatomi Bilimleri başkanı Maciej Henneberg, Avustralya Ulusal Üniversitesi antropoloğu Alan Thorne, ABD”deki Chicago Field Museum”dan primatolog Robert Martin ile arkeolog James Phillips, İngiltere”deki Roehampton Üniversitesi”nden Ann MacLarnon ve profesör Bob Martin gibi isimler eklendi. vi

Eleştirmenlerin bilimsel argümanları şu dört nokta etrafında toplanıyordu:

  • Karşılaştırmalı anatomi çalışmaları göstermektedir ki, Flores Adamı”nın oldukça küçük beyin hacmi, mikrosefalik insan beyin hacmine yakın değerdedir. (Mikrosefali, anormal şekilde küçük beyne yol açan rahatsızlığın adıdır).
  • Flores Adamı”nın cüce ebatları da önceden karşılaşılmamış özgün bir anatominin işaretçisi değildir. Bu boyda birçok cüce insanın varlığı bilinmektedir. Ayrı tür iddiasını savunanlar, Flores Adamı”nı sadece Avrupalılarla karşılaştırmakla yanıltıcı sonuçlar elde etmişlerdir. Oysa bu bölgede yaşamakta olan ve bir insan ırkı olan Austrolomelanesid ırkı, Flores Adamı”yla çarpıcı benzerlikler ortaya koymaktadır.
  • Adalarda izole oldukları için zamanla küçülmüş memeli fosilleri üzerinde yapılan çalışmalar, Flores Adamı”nın beyin hacminin, iddia edildiği gibi bir türün diğer bir türe dönüşümüne yol açmış bir cüceleşmenin sonucu olamayacağını ortaya koymaktadır.
  • Flores Adamı, normal insanların kullandığı alet teknolojisini uygulamaktadır. Aletlerin gelişmişliği göstermektedir ki Flores adamı, günümüz insan ırkıdır. .

Bunlar aynı zamanda Homo floresiensis”le (Flores adamı) ilgili “ayrı tür” iddiası için ciddi yaralar anlamına geliyordu. Nitekim Flores insanını evrimin kesin bir kanıtı olarak tanıtan manşetler, yerlerini kuşku ve ateşli tartışmalara bırakmaya başladı. Tüm yoğunluğuna rağmen, evrimci propagandanın tantanalı günleri kısa sürmüştü. The Times Online, bu konudaki gelişmeleri şu sözlerle özetliyordu:

“Son yüzyılın en büyük antropolojik bulgusu olarak duyurulan bir bulgu, antropolojinin en büyük tartışmalarından birinin içinde yozlaşıyor.”vii

PNAS“ın son sayısında yayınlanan çalışma, ayrı tür iddiasının savunucularını şimdi daha da zor durumda bıraktı. Teuku Jacob ve ekibi söz konusu yazılarında “ayrı tür” yorumu aleyhinde yeni bir dizi kanıt sundu. Jacob”un çalışması uzun süredir merakla beklenen bir çalışmaydı, çünkü Jacob “ayrı tür” iddiasına karşı sesini yükseltmiş ilk saygın bilim adamıydı. 2004 yılında düzenlediği basın toplantısında, yapacağı çalışmalarla bu iddiayı çürüteceğini bildirmişti. Jacob”u bu tartışmada özel bir konuma koyan bir diğer özelliği de fosilleri inceleme imkanı bulmuş tek eleştirmen olmasıydı.

Jacob liderliğindeki Endonezyalı, Amerikalı ve Avustralyalı bilim adamları, Flores insanlarının, kesinlikle ayrı bir türü temsil etmediklerini, bunun en açık göstergesinin ise günümüzde aynı bölgede halen yaşamakta olan pigme insanlar olduğunu ifade ettiler.

Araştırmacı ekibinden Alan Thorne, Avustralya, Yeni Gine ve Melanezya”da yaşamakta olan insanlarla Homo floresiensis”i 140 anatomik kriter açısından karşılaştırdı. 140 özellikten tek bir tanesi bile, Homo floresiensis için bir anormallik teşkil etmiyordu. Flores insanı günümüz insanının sergilediği anatomik çeşitliliğin dışında değildi.

Üstelik hepsi bu değildi. Avustralyalı bilim adamı, Ulusal Radyo”da yayınlanan bir programda, yaklaşık olarak Flores Adamı boyunda olan insanların bölgede halen yaşamakta olduğunu söyledi. Hem de iskeletlerin bulunduğu Ling Bua mağarasından sadece 500 metre uzaklıkta.viii

İskeleti bulan ekip, kemikleri bölgedeki insanların anatomisiyle kıyaslayacakları yerde, binlerce kilometre uzaklıktaki Avrupalı ırklarla kıyaslamıştı. Tabi ki Flores insanı bunun sonucunda bambaşka bir insan gibi görünmüştü. Halbuki, araştırmacıların inceleme alanlarının hemen yakınında, Flores insanının benzerlerinden oldukça fazla sayıda insan yaşıyordu. Flores iskeletinin bu insanların patalojik atasına ait olduğu gün gibi ortadaydı. Üstelik Flores iskeletinin boyu da başlangıçta iddia edildiği gibi 1 m değil, daha uzundu. Jacob ve ekibinin hesaplamalarına göre iskeletin boyu 120 cm kadardı. Elbette Flores erkekleri daha da uzun olmalıydı.

LB1″in mikrosefaliden etkilendiğinin güçlü bir kanıtı da, yüzündeki asimetriydi. Yüz asimetrisine normal insanlarda belli bir oranda rastlamak mümkünse de, bilim adamları, LB1″deki yüz asimetrisinin “klinik ölçülerin ötesinde” olduğunu saptadılar. Araştırma ekibinde yer alan ve Kansas Üniversitesi Antropoloji Bölümü”nde görevli olan David W. Frayer, bu durumu yüzün sol ve sağ kısımlarını ayrı ayrı resimlerde kopyalayarak belgeledi. Frayer, bir resimde yüzün sol yanını sağ tarafa, diğer resimde ise sağ yanını sol tarafa kopyaladı. Sonra bunları orjinal kafatasıyla bir resimde yanyana koydu. Aşağıdaki yer alan bu resimde görüldüğü gibi, elde edilen kafatasları birbirlerinden oldukça farklı çıktı. Bu durum, LB1″in yüzünün sol ve sağ taraflarının mikrosefali yüzünden asimetrik geliştiğinin bir göstergesi olarak yorumlanmaktadır.


Solda: Orijinal kafatası
Ortada: Yüzün sağ kısmının ayna görüntüsü alınarak elde edilen resim
Sağda: Yüzün sol kısmının ayna görüntüsü alınarak elde edilen resim

LB1″in ilk bakışta anormallik gibi görünen diğer bazı anatomik özelliklerine de günümüz insanlarında rastlamak mümkün. İskeleti bulan ekip, bu insanın öne çıkıntı yapan bir çene kemiğinden mahrum olduğunu, dahası dişlerinin diziliminde bazı tuhaf görünen özellikler olduğunu saptamışlardı. Araştırmacılar bu özellikleri, Homo floresiensis“i ayrı bir tür olarak tanımlama sebepleri arasında saymışlardı.

Ancak Jacob ve ekibinin çalışması, yanıldıklarını ortaya koydu. Bilim adamları, PNAS makalesinde yayınladıkları fotoğraflarla bazı günümüz insanlarının da çene kemiğinden yoksun olduğunu gösterdiler. Aynı şekilde, Homo floresiensis“in tuhaf görünümlü dişleri de onu ayrı bir tür saymak için geçerli bir sebep değildi. Eleştirmenler bu özelliğin, Flores adasının bugünkü halkı olan Ramapasasa pigmelerinin bazılarında halen görüldüğünü ortaya koydular.

Aleyhteki kanıtların ağırlığı ve itirazlar, “ayrı tür” iddiası savunucularını etkilemiş görünüyor. Bunu ekipte yaşanan bazı fikri değişimlerden anlamak mümkün. Örneğin Endonezya”nın Ulusal Arkeoloji Araştırma Merkezi”nden R.P. Soejono, başlangıçta isleketi bulan ve onu ayrı tür olarak tanımlayan ekipte yer alıyordu. Şimdi ise karşı ekipte, ayrı tür aleyhindeki PNAS makalesinin yazarları arasında yerini almış durumda. 

Bu yöndeki gelişmelerin bir diğer örneği Avustralyalı paleoantropolog Peter Brown oldu. Brown, başlangıçtan beri ayrı tür iddiasının en ateşli sözcüsü olarak göze çarpan bir isimdi. Brown ve ekibi, Nature yazısında Flores insanlarının bu adaya geldikten sonra adada izole olup doğal seleksiyona uğrayarak cüceleştiği varsayımında bulunmuştu. Ancak bu iddia farklı bilim adamlarının yaylım ateşi altında kalmıştı. Bazıları Flores fosillerinin, memelilerde görülen cüceleşme parametreleriyle uyuşmadığı; bazıları da adanın fosil kaydının, Flores insanlarının burada izole olmuş şekilde yaşamış olamayacağını gösterdiği gerekçesiyle Brown”un varsayımını reddetmişti. İtirazların haklılığını görmüşlüğünden olacak, Brown artık adada cüceleşme iddiasından vaz geçtiğini açıkladı. ix

Görüldüğü gibi, Flores kemiklerindeki cücelik, küçük beyin hacmi, belirgin olmayan çene ve sıradışı diş yapısı gibi özellikler gerçekte günümüz insanlarının varyasyonları olarak açıklanabilir niteliktedir. Dolayısıyla Flores Adamı ayrı bir tür değildir, herhangi bir evrim geçirmemiştir. Flores insanını bizden ayıran Homo floresiensis isimlendirmesi ise, aynen Tolkein”in hobitleri gibi, sadece hayalgücünün bir ürünüdür. Evrim teorisi, spekülasyonunu yaptığı ve ardından hüsrana uğradığı sayısız örnekte olduğu gibi, Homo floresiensis örneğinde de aynı hüsranı yaşamaktadır.

Not: Bu yazı aynı zamanda aşağıdaki haberlere de cevabımızdır:

Hürriyet, 21 Eylül 2006, 3.5 milyon yıllık çocuk iskeleti  30 Kasım
Radikal, 24 Ağustos 2006, Hobbitler pigmelerin ataları mı? 30 Kasım
Vatan, Hobbit yokmuş!, 21 Ağustos, 2006. 30 Kasım

Dipnot

i. Teuku Jacob et.al, “Pygmoid Australomelanesian Homo sapiens skeletal remains from Liang Bua, Flores: Population affinities and pathological abnormalities”, PNAS, 5 Eylül 2006, vol. 103,no. 36
ii. Pennsylvannia State University Press Release, “No Hobbits in this Shire: Researchers say skeletal remains are pygmy ancestors”, 23 Ağustos 2006, http://live.psu.edu/story/19059
iii. Brown P., et al. Nature, 431. 1055 – 1061 (2004).
iv. Morwood M. J., et al. Nature, 431. 1087 – 1091(2004)
v. Dilerseniz bulguyla ilgili evrimci iddialara verilmiş cevabımızı buradan okuyabilirsiniz.
vi. Dilerseniz, sitemizden daha önce duyurduğumuz bu eleştirilerin içeriği hakkında aşağıdaki linklerden bilgi edinebilirsiniz:
http://www.netcevap.org/ntvmsnbc0411.html
http://www.netcevap.org/timesonline0501.html
http://netcevap.org/bbc_050922.html
http://netcevap.org/ntvmsnbc060523.html
vii. Nigel Hawkes, Professor fuels row over Hobbit man fossils, The Times Online, 3 Aralık 2004
viii. David Mark, Flores “hobbit”: new species or ancient ancestor?, www.abc.net.au, 22 Ağustos 2006, http://www.abc.net.au/pm/content/2006/s1721321.htm
ix. Kate Wong, “Hobbit Hubbub”, sciam.com, 22 Ağustos 2006, http://www.sciam.com/article.cfm?chanID=sa004&articleID=00070185-7414-14EB-B41483414B7F0000 

http://harunyahya.org/tr/NetCevap/146771/Hobit-Efsanesinin-Cokusu