Prof. Cemal Yıldırım’ın İnsan Ruhunun Evrimle Açıklanamayacağı İle İlgili İtirafları
Bugün yanıtlaması kolay olmayan soru şudur: İnsanın evrimini yönlendiren doğal etkenleri biliyor muyuz? Başka bir deyişle, doğa hangi koşulların etkisinde “insan” dediğimiz bilinçli, kültürel etkinliğe yetkin organizmaya yönelmiştir? (Cemal Yıldırım, Evrim Kuramı ve Bağnazlık, Bilgi Yayınevi, Ocak 1989, s.93)
Darwin, evrimin “itici gücü” diye önerdiği doğal seleksiyonu biyolojik düzeyde yeni tür ve formların oluşmasıyla sınırlı tutmakta, en belirgin biçimleriyle insanda gördüğümüz duygusal, zihinsel ve moral yetilerin gelişme süreçlerinde, dahası “kültür” ve “uygarlık” dediğimiz çeşitli etkinliklerin ve araçların ortaya çıkmasında da etkili saymaktadır. İnsan yalnız biyolojik varlığıyla değil, psikolojik, moral ve kültürel alanlardaki ilerlemesiyle de doğal seleksiyonun ürünüdür, ona göre.
Ancak amaçsız, mekanik bir düzenek olan doğal seleksiyonun, bu olağanüstü gelişmelere nasıl yol açtığı açık olmaktan uzaktır. Darwin’de bu güçlüğün doyurucu bir açıklamasını bulduğumuzu söyleyemeyiz. (Cemal Yıldırım, Evrim Kuramı ve Bağnazlık, s.100)
Moral (ahlaki) davranış doğal değil, insana özgü kültürel bir olaydır. Darwin’in bu ayrımı yeterince göremediğini biliyoruz. Görmüş olsaydı, insanın akıl ve moral bilincine bağlı etkinliklerini de biyolojik evrim çerçevesine alma yoluna gitmezdi. Ona göre düşünceye “beyin” dediğimiz organın öz suyu gözüyle bakılmalıydı. “Yerçekimi nasıl maddenin bir özelliği ise düşünce de beynimizin bir özelliğidir”, diyor Darwin. Ama fizyoloji ile psikolojiyi karıştıran bu benzetme yerinde midir?.. Bu noktada Darwin’in yanılgıya düştüğü açıktır. (Cemal Yıldırım, Evrim Kuramı ve Bağnazlık, s.106-107)