Spontane jenerasyon

Cansız maddelerin tesadüfen bir araya gelerek canlı bir organizma oluşturacağına inanan görüştür. Ortaçağdan beri süregelen batıl bir inanıştır ve spontane jenerasyon teorisi olarak da bilinir. (bkz. Spontane jenerasyon)

Ortaçağ’da, böceklerin yemek artıklarından, güvelerin yünden, farelerin buğdaydan oluştuğuna yaygın olarak inanılıyordu. Hatta, bunu ispatlamak için ilginç deneyler dahi yapılmıştı. 17. yüzyılda yaşayan Belçikalı bir fizikçi olan J. B. Van Helmont, kirli insan gömleğiyle buğday tanelerini biraraya koyduğunda, farelerin oluşacağını sanmıştı.1 Etlerin bir süre sonra kurtlanmasının da, hayatın cansız maddelerden türeyebildiğine bir delil olduğu zannediliyordu. Oysa daha sonraları, etlerin üzerindeki kurtların kendi kendilerine oluşmadıkları; sineklerin getirip bıraktıkları gözle görülmeyen yumurtalardan çıktıkları anlaşıldı.

Bu teori 19. yüzyılda, ünlü Fransız bilim adamı Louis Pasteur’ün yaptığı deneylerle tamamen çürütüldü. Pasteur, vardığı sonucu şu cümle ile özetledi:

“Cansız maddelerin hayat oluşturabileceği iddiası artık kesin olarak tarihe gömülmüştür.”2

Bugün bilimsel olarak, “abiyogenez” değil; “hayat ancak hayattan gelir” görüşünü savunan biyogenez teorisi (bkz. Biyogenez teorisi) geçerlidir. Ama evrim teorisini savunan çevreler, halen canlılığın cansız maddelerin tesadüfler sonucunda biraraya gelmelerinden oluşabileceğini iddia etmektedirler. Ne var ki bu iddialarını ispatlamak için hiçbir bilimsel kanıt ortaya koyamadıkları gibi bu bilim dışı iddialarını ispatlamaya çalıştıkları tüm deneyler de başarısızlıkla sonuçlanmıştır. (bkz. Miller Deneyi, Fox Deneyi)

2 Sidney Fox, Klaus Dose, Molecular Evolution and The Origin of Life, New York: Marcel Dekker, 1977, s.4

http://harunyahya.org/tr/Evrim-Sozlugu/16098/Spontane-jenerasyon