HEM BİTKİ HEM DE HAYVAN OLAN BİR CANLI

Metamorfoz, canlılar dünyasında bir çok canlı üzerinde gözlemlediğimiz son derece mucizevi ve sıradışı bir olaydır.
Örneğin kelebekler, uzun süren bir koza döneminden sonra, tırtıl olarak girdikleri kozadan bir başka böcek türü olan kelebek halinde çıkarlar.
Kelebeklerin bu değişimine sıklıkla tanık olduğumuzdan, bu son derece ilginç olayı oldukça olağan bir durummuş gibi genelde algılarız.
Ancak; bilim adamlarının yakın zamanda keşfettikleri bir canlı; bizim hiç tanık olmadığımız birşey yaparak, bu alışkanlığımızı yerle bir ediyor.
Mesodinyum Bukalemun adını verdikleri tek hücreli bir organizma son derece ilginç bir özelliğe sahip…
Organizma, hem bir bitki hem de bir hayvan. Evet, yanlış duymadınız!
Mesodinyum Bukalemun, yüzlerce küçük tüycük (silya) ile kaplı tek hücreli bir hayvan türü yani kirpikli bir canlı.
Bu canlılar, silya isimli tüycüklerini suyun içerisinde çok hızlı hareket edebilmek için adeta bir motor gibi kullanıyorlar. Çoğu, kendi için besin sentezlemek yerine başka organizmaları yiyerek besleniyor. Bu özellikleriyle hayvanlara benziyorlar.
Bazı türleri ise, daha farklı olarak kriptomonat ismi verilen algleri ve diğer mikroorganizmaları yutuyor. Yuttukları algler ile ortak çalışan bu türlerde, alg fotosentez için gereken şekeri üretiyor; Mesodinyumlar da algleri koruyor ve onları bir yerden başka bir yere taşıyan vasıta görevi görüyor.
Mesodinyum Bukalemun ismi verilen tür ise; algleri yutuyor fakat onlarla ne ortak yaşıyor ne de besleniyor. Bunun yerine; algleri kendi için çalıştırıyor.
Hücreler bölünmeden önce bir kaç hafta boyunca sağlam kalıyorlar; bu süre içerisinde alg organizma için fotosentez üretmeye devam ediyor. Organizma ise, karşılığında alge herhangi birşey vaad etmiyor. Alg’i taşıdığı sürede, organizmanın rengi, taşıdığı algin rengine göre renk değiştirdiğinden, türe Bukalemun ismi verilmiş. Kırmızı alg taşıyorsa, kırmızı; yeşil alg taşıyorsa yeşil rengini alıyor.
Algleri yutması ile bir hayvan özelliğini ve yuttuğu algleri fotosentez için çalıştırmasıyla da bir bitki özelliğini aynı anda gösteren bu canlıların yaşam şekline “Endosimbiyo” adı veriliyor.
En şaşırtıcı yönü ise, organizmanın iki farklı türdeki canlıya ait özelliği göstermek için herhangi bir özel kimyasal işlem yapmaya, bir koza örmeye, ya da aradan zaman geçmesini beklemeye ihtiyacı olmaması…
Evrim teorisinin iddia ettiğine göre, bir canlının çıkarı olmadan bir başka canlıya yardım etmesi söz konusu değildir. Bu nedenle, keşfedilen bu endosimbiyo yaşam evrimciler açısından çok büyük bir sıkıntı oluşturmaktadır.
İlkel olduğu iddia edilen tek hücreli bir canlının ise iki ayrı canlı türüne dair özellikler gösterecek kadar kompleks bir yapıya sahip olması da; yine evrim teorisinin “hayat ilkelden komplekse doğru ilerlemektedir” yanılgısını yerle bir etmektedir.
Sadece tek bir hücreye sahip olan minicik bir organizmanın bile içerisinde, bize Allah’ın Yaratma Sanatı’nın sayısız delillerini ve mucizelerini gösteren dev bir alem vardır.
Yüce Rabbi’miz, bu dev alemi sadece tek bir hücrenin içerisine sığdırmış ve o tek bir hücrenin içerisini bir tane değil, milyonlarca yaratılış delili donatmıştır. Tek bir hücrenin bile içerisindeki dünya, bugün tam anlamıyla keşfedilebilmiş değildir.
İki yüzyıl boyunca, yüzbinlerce bilim adamı canlıları incelemekte ve hücreyi araştırmaktadır. Fakat; bu kadar çok sayıda kişinin bu kadar uzun zamandır çalışmasına karşılık, hergün yeni bir bilgi daha keşfedilmekte, ve bu dev alem hakkında elde edebileceğimiz bilginin sayısız olduğu ortaya çıkmaktadır.
Bu alemin içerisinde keşfedilen her bir detayın eşi ve benzeri yoktur. Daha önce ne duyulmuş, ne de bir örneği görülmüştür. 
“Gökleri ve yeri (bir örnek edinmeksizin) yaratandır. O, bir işin olmasına karar verirse, ona yalnızca “Ol” der, o da hemen oluverir.”
(Bakara Suresi, 117)